2/24/12

Rising Sun Over The Europa!!!!

Yazılanlar, çizilenler ve yorumlayanları bir kenara bırakıp işin sadece materyal kısmı ile ilgilenirsek son yıllarda izlediğim en iyi forvet Emmanuel Emenike...Bank Asya ligi'nde karabükspor forması altında gol kralı olduğunda birçok futbolsever arkadaşımın yaptığı fantastik yorumlarla pek de ilgilenmemiştim doğrusu. Zira kalibre olarak Avrupa'daki diğer 2. liglere göre oldukça geride ve vasat bir lig'in istatistikleri beni çok da fazla ilgilendirmemişti. Takımını adeta tek başına Süper Lig'e çıkaran futbolcu olarak lanse edilmesinin ardından, kaldığı yerden devam eden görüntüsü ile, vasat takımını lig'de tutan oyuncu olarak dikkat çekti Emenike. Sadece attığı gol sayısı ile değil, attığı gollerin yapısı itibari ile de kaliteli bir kumaş olduğunu ispatlar nitelikteydi. Üstelik genç yaşı ve gelişime açık futbol yapısı ile sezon sonu, Lig'i şampiyon kapatan Fenerbahçe'ye de transfer olmayı başarmıştı.
Elbette Türk futbol tarihinin en olağanüstü sezonunu yaşayan bir dönemde, bu olağanüstü dönemin bir numaralı aktörü olan takımda, üstelik de usulsüz transfer edilmekle suçlanmasından ötürü talihsiz günler yaşadı, resmi olarak bir kere bile fomasını giyemediği Fenerbahçe'den aynı sezon içinde transfer edildiği paranın 1m Euro fazlasına Rusya'nın yolunu tuttu.
 

Aslında rus ligi futbol mantalitesi itibari ile bir forvet'in en fazla zorlanabileceği liglerden biri. Gerek savunma ağırlıklı futbolu, gerekse Avrupa'nın hiçbir bölgesine benzemeyen iklimsel yapısı futbolcuların çektiği en büyük zorluklar. Ancak işin enteresan kısmı ise Emenike'nin Spartak Moskova forması altında oldukça ekstrem bir futbol ortaya koyuşu ve bunun sonrasında yarım sezonda gösterdiği performans onun Avrupa'nın dev klüpleri ile isminin anılması...
Bir futbolcunun kariyerindeki en üst noktalardan biri sanırım Premier Lig'de forma giymek. Kariyeri henüz Karabükspor ve S.Moskova ile sınırlı olan bir futbolcunun adının şimdiden sezon sonu için Chelsea ile anılması hatta bazı kaynaklara göre transferinin neredeyse kesinleşmiş olması hayret verici doğrusu. Kağıt üstünde ne denli büyük forvetlerin uyum sağlayamadığı, başka liglerde deyim yerindeyse leblebi gibi gol atan forvetlerin uyum sorununu bir türlü aşamadığı bambaşka bir futbol kültüründe, Emenike'nin nasıl bir performans göstereceği elbette henüz bir muamma. Ancak beni asıl düşündüren olay Emenike'nin Chelsea'ye gidiyor oluşu. 
Bu sezonki facia görüntüsüyle klüpte tam bir kaos ortamı hakim. Emsal olarak gösterilebilecek bir Lukaku transferini sezon başında gerçekleştirip, henüz ondan yararlanmayı aklından bile geçirmeyen bir Villas Boas faciası yaşanmakta klüpte. Emenike'nin Premier Lig'de oynayanbilecek kalibre'de olduğunu düşünmekle birlikte, Chelsea klübünün Emenike için pek de doğru bir tercih olmayacağı kanısındayım...Elbette herşeyi zaman gösterecek..Ancak beni asıl üzen olay böyle bir futbolcunun halen Lig'imizde oynayabiliyor olma ihtimali, bizim onu canlı canlı izleyebilme ihtimalimiz var iken tecrübesiz ve kalitesiz bir medya yapısı ile elimizdeki önemli bir değeri kaybetmiş olmamız...

Blue Earthquake in England

Son oynanan Şampiyonlar Ligi maçları bana gösterdi ki, artık Avrupa futbolunda alışılmış, oturmuş bazı güç dengeleri değişiyor. Yıllardır kendi liglerinde ki durumları ne olursa olsun, iş avrupa kupası maçlarına gelince İngiliz takımları genelde üstünlüklerini kurar ve yarı finaller bazen FA Cup halini alırdı. Ama özellikle bu yıl işler değişti. Şu an Premiere Ligin tepesinde duran iki Manchester takımı da Şampiyonlar Ligi gruplarından çıkamadılar. Ciddi yatırımlar yapılmış, tecrübesi olmayan ve birinci torbadan Bayern Münih, dördüncü torbadan Napoli gelmiş bir grupta olmasından dolayı Man City'yi biraz anlarımda (aslında cok da anlamam), ManU'nun, Benfica ve Basel gibi takımların altında kalıp çıkamaması çok acaip bir durum! ManU'nun durumu olağanüstü bir durum olduğu için üzerinde fazla durmuyorum.

Beni asıl ilgilendiren, ilk kez Şampiyonlar Ligine gelmiş geçen yılın mükemmel futbol oynayan takımı Napoli ve son iki yıldır inanılmaz transferler ile fantastik bir takım haline gelen Man City'nin karşılaşmaları oldu. Napoli'nin iki maçtada oynadığı üstün futbol ve sonuçlar gösterdi ki İngiltere'nin en iyi iki takımından biri, İtalya dan gelen üç numaralı takım önünde dağılıyordu.  Üstelik bu sene Napoli de ciddi bir düşüş de olmasına rağmen... Bugün Man City hala lider ve büyük ihtimalle sezonu şampiyon bitirecekler. Napoli ise Serie A da liderden 13 puan geride altıncı sırada ve avrupa kupalarına gitmeleri bile zor görünüyor. Tam da bu noktada, konu kafama yerleştikten kısa bir süre sonra gruplar sonrası eşleşmelerde Napoli'nin Chelsea ile, Milan'ın da Arsenal ile eşleşmesi bende bambaşka bir heyecan yarattı... Chelsea bu sene liginde her ne kadar kötü bir görüntü sergilesede, elinde kalan en önemli  kulvarda kapasitesini sonuna kadar kullanacaktı. Aynı durum Napoli içinde geçerli olduğundan bu maçı fazlasıyla merak ediyordum. Ve yine Man City karşısında olduğundan daha da üstün bir futbol ile Chelsea yi 3-1 yenerek bana göre bu yıl Premiere Lig in aslında hangi seviyelerde olduğunu belgelediler. Bu bir çok açıdan çok önemli bir galibiyetti. Tabii ki bu maçın Stamford Bridge deki rövanşı da var ama ilk maçtaki futbolu gördükten sonra, bana göre Chelsea'nin turu geçme şansı yok!
Hatta o maçtan sonra Villas Boas'a da yol görünür diye düşünüyorum. Chelsea severler için gayet güzel bir durum oluşmuş olur. Mavi Napoli'nin, iki mavi İngiliz devinin karşısında yaptıkları İngiltere futboluna deprem etkisi yaratıp yıktıysa; merakla beklediğim bir diğer karşılaşmada Milan'ın Arsenal'e yaptıkları ise yıkım sonrası tecavüz oldu. Arsenal ki, tıpkı Liverpool gibi ligdeki durumu ne olursa olsun Şampiyonlar Liginde her zaman çok güçlü duruşu olan bir takımken... Şampiyonlar Ligi tarihinde ben Arsenal'in herhangi bir maçta bu kadar ezildiğini görmedim, duymadım. İşin ilginci özellikle son haftalarda Milan'da ciddi bir düşüş varken böyle bir görüntü ortaya çıkmış olması. Milan 4-0 (yazıyla dört - sıfır) kazanırken maçın sonunda bazı futbolcular buruk bir sevinç yaşıyorlardı. Ayrıca bu maçta Ibrahimovic'in insanlıkla alakası olmayan fantastik futboluda ayrı bir yazı konusu olur. O kadar fazla gol kaçırdılar ki, 4-0 yetersiz geliyordu. Maç boyunca Arsenal hiç bir şey yapamadı. Bu maçın da rövanşı formaliteden öteye gitmeyecektir.
Benim için durumu daha da ilginç hale getiren ise, bu yıl aslında Serie A'nın en iyi futbol oynayan ve lider takımının Juventus olması. Yani daha ortaya çıkmamış asıl kart duruyor. Yine bu yıl oynadıkları kaliteli futbol ve ligdeki durumları ile Udinese ve Lazio'nun önümüzdeki yıl avrupa kupalarına gitme ihtimali çok yüksek. Premiere Lige baktığı-mızda ise Totenham dışında ilk dört yine ManU, Man City ve Arsenal den oluşuyor. Liverpool yine ortalarda yok! Premiere Lig için durum yeterince açık ve vahimken, Serie A için her şey çok parlak görünüyor. Geçen sene Napoli rüzgarı eserken, bu takımın şampiyonlar liginde de değişik işler yapacağı tahmin ediliyordu. Bu sene aynı durum fazlasıyla Juventus için geçerli, hatta Udinese için de geçerli. Diger büyük liglere baktıgımızda, biraz Bundesliga dışında, böyle bir sirkülasyon görmek mümkün olmuyor.