6/10/12

Belle Belle!


İçimden bir ses bugün o özlediğim İtalya'yı, turnuvalarda bir klüp takımı kimyasına bürünen İtalya'yı göreceğimi söylüyordu. Bugün bu maçın konusu açılınca bu hissimden bahsedip, bu maçı İtalya'nın kaybedeceğini sanmıyorum diye de bir öngörüde bulundum. Ayrıca İspanya ile ilgili de hissettiğimi ekleyiverdim; İspanya'nın Barcelona temalı futbol anlayışının yine dirençli ve kontrollü baskın Avrupa futbol mantalitesi tarafından çözüldüğünü düşünüyordum. Bu da bir Dünya Kupası değil en nihayetinde, iş Avrupa Şampiyonasına gelince daha ilk maçlarda dirençli savunma yapıları, disiplinli alan savunmaları ve kontrollü oyundan taviz vermeyen oyun anlayışları İspanya ve Hollanda gibi pasa ve yaratıcılığa dayalı takımların işlerinin hiç kolay olmayacağını gösterdi. İyi bir İtalya'da oyunun bu tarafını dünyanın en iyi uygulayan takımlarındandır.

İspanya orta sahası bir anlamda Messi'siz Barcelona orta sahası ve bu aslında ciddi bir handikap. Barcelona bile bu sene bir çok kilit maçta, ceza sahasına adam kaçırma taktiğine alternatif uygulayamadığı için kaybetti. Üstelik Messi gibi bir artifakta sahip olmalarına rağmen. İspanya'nın oynadığı futbola bakınca yine yoğun pas trafiğiyle gelip, ceza alanına atılan toplarla pozisyon aradılar sürekli ve golü de o şekilde buldular. Maça santrforsuz başlayan bir İspanya beni çok şaşırttı açıkcası. Demek ki dedim farklı atak organizasyonları denemek Del Bosque'nin çok da umrunda değil. Ben sadece bu yönümle İtalya'yı yenerim diye düşünmüş olmalı. Golü de o şekilde buldu yine de kendisine saygı duyuyorum tabii ki sonuçta bu bir tercihdir! Ama ben bir futbolsever olarak İspanya'nın sürekli aynı şeyi deneme çabalarından sıkıldım. Oysa ki bu kadro, bu yetenekli adamlar çok daha fazlasını yaratabilecek durumda. Liorente gibi farklı özellikleri olan bir santrfor neden hiç kullanılmaz. Neden hala Torres tercihi yapılır. Bunlar açıkcası İspanya'ya karşı beni negatif tutuma iten sebepler. Maç başlıyor ve hepimiz step by step İspanya'nın neleri deneyeceğini, neler yapacağını tahmin ediyoruz, biliyoruz. Sonraki sahnesi tahmin edilen vasat filmlere dönüşüyor.


İtalya'da en fazla dikkat çeken ve beni heyecanlandıran özellik ise yapılması gereken en doğru savunma şeklini yaparken aynı zamanda İspanya gibi bir takıma nasıl hücum yapılır sorusunun cevaplarını veren pozitif futbol anlayışları oldu. Keyif veren bir futbol ortaya koydular. İspanya gibi tek bir yoldan değil bir çok farklı yoldan atak denemeleri yapıp izleyenlerde heyecan yarattılar. Hatta bu detayı da vermeden geçemeyeceğim. Maçı üç kişi izliyorduk ve fazla futbol ile ilgisi olmayan bir arkadaşımız bile İtalya'nın ne kadar güzel oynadığını söyledi ve İtalya'yı desteklemeyi tercih etti. İspanya topu alıp hazırlık paslarına başladığında yarım kalan muhabbet devam ediyor İtalya topu alıp atağa kalktığında muhabbet kesiliyordu. Kadroyu gördüğümde canımı tek sıkan isim Cassano oldu. Bu adam ne zamandır futbol oynamıyor ne işi var böyle bir maçta diye söylendim. Maçın başında orada olması gereken Giovinco idi zaten ki oyuna girdiği andan itibaren nasıl bir dinamizm getirdiğini gördük. Prandelli'nin tek hatası buydu bence. Onun dışında İtalya'ya 90'lı yılların kimyasını geri getirmiş gibi görünüyor. Marchisio çok iyi oynadı hele bir gelişine vuruşu var ki gol olsa sanırım bu turnuvanın en iyi golü olurdu. Pirlo resmen ışıldıyor. Turnuvalarda tüm sayısal değerlerine en az 2 level-up yapıyor bu adam. 

Balotelli konusunda fazla bir eleştiri getiremiyorum kafa karıştıran yapıda bir futbolcu. Ama tahminim Prandelli önümüzde ki maça Di Natale ile başlayacaktır. İtalya bu dinamik yapısıyla Di Natale'nin yaş handikapını ortadan kaldırır diye düşünüyorum. Sonuçta tartışmasız Balotelli'den çok daha iyi son vuruşlar yapabilen bir isim. Attığı golde de bunu çok net gösterdi. Defans hattı neredeyse hatasız oynadı, kanatlar -özellikle Maggio- topla çok iyi çıktılar. Sadece bir kere İspanya'ya asla yapılmaması gereken hatayı yaptılar ve golü yediler. Bu noktada İtalya beni çok şaşırttı çünkü genelde bu tarz maçlarda özellikle golü bulduktan sonra çok iyi kapanacağını düşünmüştüm ama çok dağınık yakalandılar. Azzurrileri beğendim, hem de çok beğendim belle dedim belle :)

Deutschland Turned To OldSchool

Lafı hiç dolandırmadan Almanya'da; özellikle de bu yılın en büyük favorisi apoletiyle karşımıza çıkan -ki benim de bir numaralı favorimdi- bu takımda 2010 Dünya Kupasında ki kadar coşkulu, istekli ve makine düzenini estetik işleten o dinamik yapıyı göremediğimi söyleyebilirim. Löw'ün o cesur kararlar alabilen yenilikçi yönü gitmiş yerine geleneksel tutum sergileyen bir hoca tiplemesi gelmiş sanki... Almanya Dünya Kupası ve elemelerdeki herkesin takdirini toplayan Dortmund ruhu ile hareket eden bir takımken, bugün karşımıza tekrar Bayern Münih ruhuna bürünmüş, eskimiş gibi geldi. Bu nasıl girizgah adamlar kazanmış, hemde Portekiz gibi güçlü bir takıma karşı diyenler olabilir. Maç boyunca Almanya ile ilgili bunları hissettim ve bu durum bana göre galibiyetten daha önemli. Ayrıca alınan galibiyet üzerine konuşmaya kalkarsak burada da futbolda ki şans faktörü Almanya'nın fazlasıyla yanındaydı. Gol olması beklenmeyecek bir ortadan, Gomez tamamen kişisel becerisiyle inanılmaz bir vuruş yaparak golü getirdi. Hummels, Badstuber ve Neuer'ın maçın en önemli oyuncuları olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliyorsam demek ki sıkıntı var. Bu arada Almanya bu hal-i ruhiyesiyle de finale kadar yürüyebilir ama bu zaten her zaman olan bir durum olduğundan üzerinde fazla durmaya gerek yok. Maçın büyük bölümünde Almanya'nın yaratıcı ve hızlı atak organizasyonu yapamadığını gördük. Löw'ün yanında bu yıl Bundesliga'ya damga vurmuş Götze, Schürlle ve Reus gibi oyuncular varken bu hız ve yaratıcılık gereken zamanlarda Podolski ve Müller gibi ağır kalan oyunculara tercih etmeyişi çok garantici bir tutum. Kazandığı için haklı mı, kesinlikle hayır. Löw bu tutumunu sürdürmeye devam ederse, bugün gördüğüm Danimarka savunmasına karşı bile üretkenlik sağlayamaz. Löw'ün tekrar oyuna ve kadroya cesur müdahalelerini bekliyorum. Umarım bu şekilde devam etmez ve yine göze hoş gelen bir Almanya izleriz. Yoksa futbol varolduğundan beri Almanya zaten bir şekilde kazanıyor.


Portekiz'in maçı kazanmaya daha yakın bir futbol oynadığını düşünüyorum. Ellerinde ki iş yapabilecek silahları gayet iyi kullandılar ama maalesef adamların iyi bir santrforu yok. Ronaldo'yu daha bir takıma kendini vermiş gördüm. Bu turnuvaya damga vurmak istiyor. Maç boyunca klasik Ronaldo kimliğini sahaya yansıtmaya çalıştı ve bazı anlarda bunda başarılı oldu. Bu takımın ekstra bir şeyler yapabilmesi için de Ronaldo'nun ekstra oynaması gerekli zaten. Dediğim gibi ona ve Nani ye yardımcı olabilecek yapıda bir santrfor olmaması Portekiz adına büyük şanssızlık. Öyle çok da mükemmel değil, biraz vasatın üstünde bir santrforları olsa bu maçı kazanırlardı. Postiga ile Almeida ile ya da bugün sonradan oyuna giren genç Oliviera ile bu seviyede maçlarda işleri zor. Bu yoklukta ilk onbirde Postiga yerine Oliviera ya şans verse daha iyi olur kanımca. Geçtiğimiz Dünya Kupası ve grup eleme maçlarına göre Portekiz çok daha iyi bir noktada ve bu halleriyle Hollanda ve Danimarka maçlarında şansları daha yüksek.