1/27/12

The Kid's Are All Right...

"ne çok iyi ne de çok boktansın, tıpkı tottenham gibi........."

İngiltere futbolun beşiği olarak adlandırılıyorsa şüphesiz ki o beşiğin merkezi Londra olmalı. Premier Lig'de an itibari ile 4 futbol takımı ile temsil edilen ve bunun yanında west ham, charlton, wimbledon gibi zamanında bu lige damga vurmuş takımları barındıran bambaşka bir futbol kültürüne sahip bu küçük şehrin futbol anlamında bana en enteresan gelen yapısı, temsilcisi olan klüplerin neredeyse tamamının kendine has spesifik özelliklerinin buluması. Arsenal sadakati, Chelsea zenginliği, Fulham mütavizliği temsil etti benim için her zaman. West Ham altyapı zenginliğini, Milwall holiganizmi ile öne çıkan klüpler oldu.
Bu zenginliğin içinde belki de en underrated klüp olarak adlandırılabilir aslında Tottenham. En kötü başladığı sezonlarda bile ivmesini mutlaka yakalayan, en iyi başladığı sezonlarda ise beklenmeyen ani düşüşlerle sevenlerini şaşırtan, her ne kadar istikarsız bir görüntüde olsa da aslında asıl istikrarı istikrarsızlık olan bir klüp sanırım. 
Herry Redknapp'ın gelişiyle beraber hedef büyüten ve para babalarının hakimiyetini sürdüğü, her sene bir başka klübün bir başka sermayeye peşkeş çekildiği İngiliz klüpleri arasında, işini layıkıyla yapan ender klüplerden aslında. 
Oyun yapısını ve oyuncu karakterini pek değiştirmeyen, yıldız transferleri altyapı oyuncuları ile süsleyen ve kendinden kağıt üzerinde çok daha kuvvetli takımlara karşı enteresan galibiyetler alan bir sezon geçiriyor Tottenham. Manchester takımlarının hegomanyasında geçen sezonun, Londra adına mücadele edebilen tek klübü sanırım bu sene itibari ile. 
Villas Boas kontrolünde uyum sorununu aşamayan bir Chelsea'nin ve sezonun ortasına gelinmiş olmasına rağmen yeni yeni futbol oynamaya başlayan Arsenal'in durumuna bakıldığında, başarı şansları düşük olsa da en yürekli ve mücadeleci futbolu oynayan Londra klübü...
Madrid'te gösterdiği performans ile bence başarılı sayılabilecek ancak taraflı ispanyol medyasınca günah keçisi ilan edilen Van Der Vaart ve avrupa futbolunun yakın zamandaki en yetenekli ortasahalarından Modric'in önderliğinde, kurulmuş olan Euro imparatorluğunun içinde yüreğiyle çırpınan kaliteli futbol takımı olarak adlandırmak pek de yanlış olmayacaktır kanaatimce. 
Önümüzdeki yıllarda major bir başarı elde etme şansları hala düşük görünsede yakın zamanda 2008 yılında kazanılan Lig Kupası gibi bir başarıyı beklemekteyim Tottenham'dan...
Elbette her transfer döneminde, ortalama bir ülkenin iç borcu kadar parayı transfere harcayan City ve Chelsea gibi klüplerin yanında işi çok ama çok zor gibi gözüksede, bu sene yakaladıkları başarının onlar için bir teminat olduğu tespitinde bulunmak ve yapılacak doğru birkaç hamle ile neden olmasın? sorusunu akıllara getirmek çok da büyük bir hayalcilik gibi gözükmüyor sanırım?

No comments:

Post a Comment