9/28/11

Against Spurs


Enteresan şeyler oluyor bu sene Premier Lig'de...Manchester takımlarının ilk haftalar itibari ile domine ettiği bir lig'de Chelsea dışında başka bir Londra takımının henüz beklenen performansı gösterememesi, özellikle uzun zamandır şampiyonluktan uzak olsa da ligin istikrarlı ve güçlü takımı Arsenal'in bu haftaya kadar ortaya koyduğu performans şaşırtıcı.
Tottenham ve Fulham ise güven vermeyen bir görüntü çiziyor. Kadrosu ve oynadığı futbol tarzı ile hücumcu bir yapıya sahip olan Tottenham'ın sahasında City'e 5 gollü mağlubiyetinden sonra toparlanması, tekrar kendine gelmesi biraz vakit alacak gibi. Gerçi 3-0'lık Liverpool galibiyeti ile beraber biraz olsun taraftarının gönlünü kazanmalarına rağmen bu maçta rakibinin 9 kişi kalmasıda galibiyette önemli etken oldu bu açık. Van Der Vaart'ın sakatlığı, Bale'in henüz beklenilen performanstan uzak oluşu, uyum sorununu bir türlü atlatamayan Rus Yıldız Roman Pavlyuchenko'nun istikrarsız görüntüsü ve üstüne takımdan gönderilen Peter Crouch...Takımın en istikrarlı iki adamı Modric ve Lennon bu zor zamanlarda güven duyulan isimler.
İngiltere futbolunda Londra takımlarının benim için her zaman ayrı bir yeri vardır. Elbetteki bunda kendimi taraftarı olarak gördüğüm West Ham'ın da etkisi büyük ancak geçmişten gelen Zola, Vialli, Di Matteo sevgisi nedeniyle Chelsea'nin ve Henry - Pires ikilisi nedeniyle Arsenal'in de kredisi büyüktür bende.
Avrupa arenasında bekleneni veremeyen City ile bu seneki görüntüsünde, Rooney'in bireysel performansının oldukça etkli olduğu ve onun sakatlanmasının ardından önce lig'de Stoke City'e ve dün de sahasında Basel'e puanlar kaptıran Man Utd'nin sezon sonuna kadar aynı performans ve istikrar ile gidebilmesinin zor olacağı kanatindeyim.
Umuyorum ki önümüzdeki haftalarda Arsenal ve Tottenham ile beraber Fulham'da daha başarılı sonuçlar alarak lig yarışına ortak olabilirler.
Arsenal'in rekorlar kırdığı seride, zorlu Spurs deplasmanında ortaya çıkan şu kareyi tekrar yaşamak biz futbolseverler için hiç de fena olmayacaktır sanıyorum...

No comments:

Post a Comment