9/18/11

The Divine Ponytail


Ne de güzel yıllardı 90 lar...
Büyük bir klişedir ama hiç de haksız değildir.
Üzerinden neredeyse 20 yıl geçmesine rağmen hala bir çok alanda özel ve orijinal olan nice değerli taşı bu yıllarda bulmak mümkün. Bazıları pırıl pırıl parlayan yada özellikle parlatılan herkes tarafından değerli lanse edilenler -ah bu lanet olası populer kültür- Ama bazıları vardır ki... değerli değil özeldir. Olduğundan daha değerli yada değersiz hale getirilemeyecek kadar saf ve orijinaldir.

Kendi değerleri ve kendi ölçüleri vardır. O lanet olası; cilalayıp, değer biçilir hale getirip, metalaştırıp zaman zaman da öğütücü olan popüler kültür tarafından dokunulamamış cevherlerdir bunlar. Ele alacağımız alan futbol ise, benim nezdimde en özel taşlardan birisi de Roberto Baggio'dur.
Nam-ı diğer Il Divin Codino (The Divine Ponytail).

1982 yılında Vicenza da başlayan profesyonel kariyerini, 2004 yılında Brescia'da noktaladı. Kariyerinin hiç bir döneminde İtalya dışına çıkmadı, çıkamazdı. İtalya'nın her köşesine ışığını yaymakla meşgul bir peygamber gibiydi. O asla bir takım ile özdeşleşmedi. Bir ülkede -ki futbolda dünyanın 3 büyük ülkesinden biri- futbolun peygamberi ilan edildi.
Vicenza'da geçen 2 yıldan sonra 1985 yılında Fiorentina'ya geldi Baggio ve futbol tanrıları tarafından vahiylerin gelmeye başladığı, peygamberliğinin de ilan edildiği yer Fiorentina oldu. O nun bulunduğu zamanlar Fiorentina taraftarları kendilerini kutsanmış gibi hissediyorlardı. Zaten ayrılık zamanı geldiğinde günlerce süren isyan olaylarında 50 nin üzerinde yaralı oluşmuştu Fiorentina'nın o güzel sokaklarında. Baggio, Juventus'a hayır denilemeyecek kadar iyi bir paraya -dönemin en pahalı transfer ücretine- satılmıştı. Giderken Fiorentina taraftarlarına bir mesajı vardı; "kalbimin derinlikleri her zaman mor".
Sadece bu da değildi. Fiorentina'yı ve taraftarlarını ne kadar çok sevdiğini Juventus forması ile çıktığı ilk Fiorentina deplasman maçında gösterdi. Bu efsanevi bir hareketti...
Juventus lehine verilen penaltıyı kullanması için Baggio bekleniyordu topun başına, ama Baggio penaltıyı atmayacağını belirtti. Bu bir disiplinsizlikti ama o sırada o şekilde hisseden Baggio'nun bu hiç umurunda değildi. Hocası bu tavır karşısında onu kenara aldı. Kulübeye yaklaşırken kendisine tribünlerden atılan bir Fiorentina atkısını öpüp, boynuna atıp o şekilde yedek kulübesine oturdu. Juventus ile büyük başarılarla dolu geçen 5 yıl, Milan ile 2 yıl, Bologna ile 1 yıl arkasından Inter ile 2 yıl ve en son durak Brescia ile 4 yıl. İtalya içerisine mümkün olduğu kadar ışığını yaymaya çalışan bir futbol peygamberi.
Baggio'nun Azure rengi ile Dünya Kupalarında yaydığı ve sadece italyanların değil tüm dünyanın gördüğü ışığı ve bazı efsanevi olayları ise başka bir yazı konusu...

Hala zaman zaman açıp Baggio'yu izlediğim zamanlar bu ışığı görürüm ve hissederim. Büyük bir sanatçının yarattığı bir esere bakarken hissedilen bir histir bu benim için.
Futbolu en iyi icra etmiş olan sanatçıdır kendisi benim için.



No comments:

Post a Comment