9/22/11

Loverman...

Avrupa futboluna kazandırdığı futbolcular ile bir ekoldür Porto. Hemen hemen her sene Porto'dan, Avrupa'nın isimli büyük klüplerine transfer olan futbolcular görmekte ve genelde bu futbolcuların gittikleri takımlara çabuk uyum sağladığını gözlemlemekteyim. Genelde geleceğe yatırım yapan ve muhtemel yıldız adaylarını takımlarına kazandıran bir yapıya sahip olan ve gelenin gideni pek de aratmadığı bu takımda her sene hem kendi liginde hem de Avrupa arenası'nda etkileyici ve güzel performanslar izletirler bize. Savunmasından Carvalho'yu kaybetse yerine Otamendi gibi bir adamı bulur çıkarır. Meireles gibi bir ortasaha meastro'su bile gitse, gider Guarin gibi bir adamı bulur getirir, oynatır ve Scout'ların listesine sokar. 
Geçtiğimiz sezon hem Portekiz ligi'ni hem de Porto'nun Avrupa arenasında rakiplerini sürklase etmesini sağlayan çok önemli bir hücum kurgusu vardı Porto'da. Hulk-Varela-Falcao temelli, son derece uyumlu ve kuvvetli olan bu 3'lünün belki de en kritik adamı Porto'dan Atletico Madrid'e transfer olduğunda genelde konuşulan konu, Porto'nun Falcao gibi bir oyuncuyu kaybetmesinden sonra yerine onun eksikliğini giderebilecek bir oyuncu bulup bulamayacağı değil de, Falcao'nun yeni takımında neler yapabileceğiydi. Çünkü her sezon bu tarz oyuncuları takımdan göndermesine rağmen, yerine buldukları oyuncular ile performansını aynen devam ettirebilen bir Porto'ya tüm futbolseverler alışkın vaziyette. 
İspanya liginde 4. haftayı de geride bırakmış durumdayız. Şöyle bir baktığımızda Falcao'nun Atletico formasına çok çabuk ısındığını ve şu ana kadar, Forlan-Agüero ikilsini aratmadığını, hatta bırakın aratmayı, bu ikilden daha fazla katkı sağladığını söylemek mümkün. 
Son 3 senedir izlediğim en etkili ve kuvvetli forvetlerden biri Falcao. Napoli'deki Cavani ile beraber izlediğimde beni heyecanlandırmayı başaran ender forvetlerden biri. 
Hücum yapısını neredeyse tamamen değiştiren ve yeni transferleri Arda-Diego-Falcao üçlüsü ile ne kadar sürede uyumlu bir hücum yapısı oturtacakları merak edilen Atletico Madrid bu uyum sorununu çabuk çözmüşe benziyor. 
Osasuna ile oynadıkları sezon açılışı ve oynadığı futbolla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanarak, Soldado gibi bir forvetle adeta uçuşa geçen Valencia maçlarını takımın uyum sürecini atlatması olarak düşünürsek, takımın şu anki halinin rakiplerine kolayca baskı kuran ve üstünlüğünü hissettiren bir yapı olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz muhtemelen.
Geçtiğimiz sezon çok savruk bir futbol sergileyen Agüero ile Dünya kupası'nda gösterdiği performanstan çok uzak bir performans göstererek hayal kırıklığı yaratan Forlan'ın gitmesi sonrası yapılan transflerin takıma pozitif yönde etki etmesi Atletico'nun en büyük şansı olarak gözükmekte.
2 haftadır rakip kaleleri boş geçmeyen ve şimdiden 5 gole ulaşan Falcao'nun sezon sonu istatistiklerini de şimdiden heyecanla beklemekteyim....

No comments:

Post a Comment