9/18/11

You Don't Wanna...

Türk futbolseverinin standart, stabil, değişmez yorumlarının kahramanlarından biri de Arsene Wenger hakkında söylenenler. Elbetteki her sektörde olduğu gibi spor dünyasında da nankörlük vazgeçilmez unsur. Taktiksel yapısı değişkenlik göstermeyen bir hoca Wenger. Rakip kim olsa değişmez. Pozitif Futbol (ne demekse) anlayışından vazgeçmez. Genelde transfer politikası beğenilen hocadır. Sansasyonel transferlerden çok avrupa futboluna kazandırılacak futbolcular önemlidir Wenger için. Senelerdir bu mantalitede devam eden yapısı şundan 2 sene öncesine kadar taraflı tarafsız herkesin takdir sınırları içinde iken bu sene çok farklı yorumlar ve engizisyonlar kurulmakta. "Ne yapmaya çalışıo bu adam" diyeninden, "yahu koskoca Arsenal'i ne hale getirdi" diyen futbol fukaralarına rastlıyoruz her hafta sonu. Man Utd hezimeti, zorlanarak kazanılan Swansea maçı, Şamp liginde Dortmund beraberliği ve son olarak Blackburn'e kaybedilen 4-3 lük maç. Arkadaşlar arasında yaptığımız konuşmalarda, Gooners için bir dönemin kapanmaya yakın olduğu yorumu ortak kararımız gibi gözükmekte olsa da, futbol'un basitliğini savunan bir kaç dinozor'dan biri olarak gördüğüm Wenger'in bu denli acımasızca eleştirilmesi dertlere salıyor beni. Kurtuluş reçetesini hepimizden iyi biliyor elbette Fransız hoca. Tüm avrupa klüplerinin maddi sıkıntılarla boğuştuğu, ülke ekonomilerinde yaşanan sıkıntıların doğal olarak spor dünyasına da sıçraması, Seydi'lerin, Şeyh'lerin birer birer satın aldığı avrupa klüpleri. Arada can çekişen bir kaç onurlu klüp kaldı gördüğümüz. Maçlar kazanılır, kaybedilir, hezimetle de sonuçlanabilir. Ancak işin içinde onursuz bir yapı olduğu müddetçe kazanılan başarılar yalandır fukara gönlümde... Varsın Eto'o Anzhi klübüne transfer olmasının nedeninin para ile ilgisi olmadığını söylesin, Nasri'nin El Etihad'e gitmesinin ardında kendini kanıtlamak olduğunu söylemesine de inandığımız varsayalım hadi......

No comments:

Post a Comment